Etrafımızda her nereye bakarsak bakalım, poliüretan görürüz. Poliüretanlar; sıvı halde kaplamalarda ve boyalarda, sert elastomerler halinde paten tekerleklerinde, rijit halde yalıtımda, yumuşak olarak esnek köpüklerde, elastik tellerde, integral yapıda bulunabilirler. Poliüretanın kökeni İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında kauçuk yerine kullanılmasına dayanmaktadır. Bu yeni organik polimerin çok yönlülüğü ve kısıtlı bulunan malzemeler yerine kullanılabilme yeteneği, çok sayıda uygulamada kullanılmasını sağlamıştır. Poliüretan kaplamalar 2. Dünya savaşı yıllarında, uçaklardaki yüksek parlaklıkta yüzey elde etme süreçlerinde, kimyasal ve korozyona dayanıklı metal, ahşap ve duvar süslemelerinde kullanılmıştır. Savaşın sonlarına doğru, poliüretan kaplamalar imal edilmiş, endüstriyel boyutta kullanılmaya başlanmış ve spesifik uygulamalar için formüle edilmeye başlanmıştır. 1950’li yılların ortalarında, poliüretanlar kaplamalarda ve yapıştırıcılarda, elastomerlerde ve rijit köpüklerde bulunabilir hale gelmiştir. Esnek yataklar, ticari olarak bulunabilir hale geldiğinde 1950’lerin sonları daha gelmemişti. Düşük maliyetli polieter poliolün geliştirilmesi ile, esnek köpükler bugün bildiğimiz döşemecilik ve otomotiv uygulamalarının kapısını açmıştır. Formülasyonlar, katkı malzemeleri ve proses teknikleri gelişmeye devam etmiştir; otomobillerin iç kısımlarında güçlendirilmiş ve kalıplanmış parçalar ve tek komponentli sistemler gibi. Bugün, neredeyse dokunduğumuz her şeyde poliüretanlar bulunmaktadır. Masalarımız, sandalyelerimiz, arabalarımız, kıyafetlerimiz, ayakkabılarımız, beyaz eşyalarımız, yataklarımız, duvarlarımızdaki yalıtımlar, evlerimizin çatıları.